Aydınlatma tasarımının içinde bulunduğu Tasarımparkı projesini Alman tasarımcılarla birlikte dokuz yıldır gerçekleştiriyorsunuz.
Bu yıl Tasarımparkı etkinlikleri nasıl geçti?
2002 yılında temellerini attığımız bu birliktelik iki ülkenin tasarım sinerjisini genişletmesi ile bu günlere geldi. Her geçen yıl büyüdüğünü görmek bizi daha çok heyecanlandırıyor. Bu yılın ana teması “Tasarımda Geleneksel Yenilikler”. Konu, her iki ülke öğrencilerine altı farklı başlık ile sunuldu. Öğrenciler gruplara ayrıldı. Her grup kendi seçtiği konu üzerinde, projeyi yürüten hocalarının eşliğinde çalışmaya başladı. Bu çalışmalar oldukça verimli geçti. Öğrenciler hem araştırma yaptı hem de yaptıkları bu araştırmaları atölyelerde uygulama imkanı buldu. Genç tasarımcılarımız araştırma yaptıkları konulara uygun malzemeler kullanarak tasarımlarını 2-3 gün gibi kısa bir sürede sergi gününe yetiştirmeye çalıştılar. Tasarımparkı çalışmaları dokuz yıl önce Prof. Rudoulf Shricker ve Ersin Uğursal ile birlikte başlatmıştık. Fakat Prof. Rudoulf Shricker ani rahatsızlığı sebebi ile bu yıl workshoplara katılamadı. Bu durum Almanya’dan beklenen katılımın yarıya azalmasına sebep oldu. Haziran’da yapacağımız workshop’ları Eylül’e ertelemeyi de düşündük ama Shricker programın geleneksel gidişini bozmamak için devam etmemiz gerektiğini söyledi. Böylece tekrar kolları sıvayarak yolumuza devam ettik. Almanya’dan katılım sayısı düşmesine rağmen Türkiye’den katılan üniversitelerin sayısında ciddi bir artış oldu. Bu olumsuzluklara rağmen toplam katılımcı sayısı 100 kişinin üzerindeydi.
Workshop çalışmalarında istediğiniz verimi alabildiniz mi?
Workshop çalışmalarına başlamadan önce hep bir heyecan ve endişe yaşarız; “Acaba katılım nasıl olacak, sonuçlar nasıl çıkacak” diye. Fakat her yıl son derece güzel sonuçlarla yüzümüzü güldüren çalışmalar çıkmıştır. Bu yıl da yapılan çalışmalar birbirinden güzeldi. Sonuçlar kısa sürede ve bir beyin fırtınası şeklinde çıktı.
Genç tasarımcılarımızı nasıl buluyorsunuz?
Genç tasarımcıların ön plana çıkmasını arzu ediyoruz; farklı, çağdaş ve özgün bakış açıları olan geleceğin tasarımcıları bizim hedef kitlemiz. Tasarım bölümlerinde okuyan öğrenciler beklentimizin üzerinde katılım sağladılar. Almanya’dan iki ayrı üniversite, Türkiye’den ise altı üniversitenin öğrencileri katıldı.
Dünya’ya göre Türkiye’deki aydınlatma sektörünün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de aydınlatma sektörü dünya ile aynı anda gelişim gösteriyor. Ancak her zaman olduğu gibi, bu gelişmeler bize sonradan geliyor. Biz hep ikinci el konumunda kalıyoruz anlayacağınız. Örneğin led aydınlatmalar, dünyanın gelişmiş ülkelerinde ekonomik hale gelip kullanılmaya başlandıktan sonra, biz de çok pahallı bir standartla başlayıp yavaş yavaş fiyatları düşmeye başladıkça, yaygınlaşmaya başladı. Fakat en azından yurt dışı fuarlar ve ithal ürünler sayesinde dünyayı bir adım da geriden olsa takip edebiliyoruz, sadece erişimimiz biraz geç oluyor.
Aydınlatma tasarımında Türkiyeli tasarımcılarımızın dünyadaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Henüz bu konuda yeterince ilerleme kaydetmiş değiliz. Oldukça iyi tasarımlar da var, tasarımcılarımızın hakkını yemeyelim. Fakat bu sayı parmakla gösterilecek kadar az. Bunun en belirgin göstergesi “Design Turkey 2010”. Aydınlatma kategorisinde tasarladığı ürün ile yarışmaya katılan tasarımcı sayısı o kadar azdı ki, finale kalan ürün sayısı diğer kategorilere göre çok daha azdı. Türkiye’deki aydınlatma sektöründe ya ithal kaliteli ürün ya da yerli kopya ürünler kullanılıyor. Tasarımcıları teşvik edici değer verilmiyor. Yurt dışında gerçekleştirilen aydınlatma fuarlarında ise her türlü tasarım ve efekt örneklerine ulaşmak mümkün. Türkiye’de, ithal ürünlerin dışında, çok iyi çözümlenmiş detayları mükemmel olarak işlenmiş çok fazla çeşit bulmak mümkün değil.
Özellikle aydınlatma tasarımında hayal ettiğiniz noktanın neresindesiniz?
Aydınlatma tasarımlarımdan sadece bir tanesi “Design Turkey 2010”da finale kaldı. Bu tasarımımın seri üretilecek aşamaya gelmesi için küçük bir çalışma daha gerektiriyor. Tasarımım adı “Leman” üç nesli temsil ediyor: İç içe geçen üçlü bir sistem olarak çalışıyor, istenirse birbirinden ayrılıyor ve bağımsız olarak tek tek kullanılabiliyor. Ürünün isminin hikayesi oldukça enteresan. Ürünün ismi de olan “Leman” aslında annemin adı. Anlam olarak parlayan ışık demek. “Annem beni aydınlattı ben çocuğumu, çocuğum ise dünyayı aydınlatacak” mesajını veriyor. Çok severek tasarladığım bu aydınlatma elemanının diğer önemli özelliği 24 milyon ışık ile renk değiştirmesi ve iki farklı aydınlatma özelliğine sahip olması; hem çalışma lambası olarak, hem de dekoratif sürekli renk değiştiren bir aydınlatma olarak kullanmak mümkün. Bunların yanında henüz üretim aşamasında olan birçok tasarımım var fakat yukarıda da bahsettiğim gibi, seri üretim aşaması için iyi bir üretici ve iyi bir pazar gerekiyor.
Önümüzdeki günlerde yapmayı düşündüğünüz projeler var mı?
Tasarımcı olmamın yanı sıra, çok yönlü bir yapıya da sahibim; hem akademik anlamda üniversitede hocalık yapıyorum hem de dokuz yıldır Tasarımparkı organizasyonu ile ilgiliniyorum. Önümüzdeki yıl Türk-Alman tasarımcıların buluşmasının 10. yılı. Bu yılı coşkulu bir projeyle kutlayacağız, buna yönelik programımız da var. Fakat bunların dışında daha çok ses getirecek yepyeni bir projeden bahsetmek istiyorum size. Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda yapılacak olan “Kadıköy Tasarım Haftası” projesi. Bu proje ile Anadolu Yakası’nda tasarımı konuşacağımız ve daha sonra uluslararası boyuta taşıyacağımız bu kapsamlı projenin müjdesini vermek isterim. Tasarımparkı’nda ise yine sergiler ve alışılmışın dışında tasarım adına düzenlenmiş etkinlikler ile tasarımcıları bir araya getirebilecek projelerimiz devam edecek.
) İç mimar olmanıza neden olan sebebler nelerdir ?
Ablam Güzel sanatlar Fakultesi seramik bölümünde okuyordu ve bende küçüklüğümden beri resim yeteneğim ile okulda ön plana çıkıyordum ve birçok yarışamda iyi dereceler aldım, içimde herzaman resim önemli bir yerde olmasına ragmen , hiç bir zaman ressam olmayı düşünmedim . Ablamdan etkilendiğimi ve onun okuluyla henüz 9 yaşında ilken tanıştığımı söyleyebilirim. Üniversite giriş sınavlarında tercihim Marmara Güzel sanatlar Fakultesi oldu ama bölüm olarak Seramik ve grafiği seçmeyi düşünürken babamın beni yönlendirmesi ile ilk tercihimi içmimarlık olarak seçtim ve yetenek sınavı sonuçlandığında İçmimarlık bölümünü 4500 kişi arasında 18 kişi içine girerek kazandım.
2 ) Üniversite de nasıl bir yol izlediniz
Üniversitenin ilk yıllarımda çok fazla meslekle ilgili bilgi sahibi değildim ve iş alanı hakkında , iş bulma imkanları konusunda çok fazla bilgi alamıyordum , 1. ci yılım temel sanat eğitimi ve teknik resim ile geçti ve meslekle 2. Sınıfta yavaş yavaş tanışıyordum , sınıf arkadaşlıklarıda ve üst sınıflardaki abla ve abilerimizden biraz feyz almaya çalışıyordum , ama içimden bir ses benim tatil dönemlerinde deneyim kazanmak için bir yerlerde çalışmam için beni dürtüyordu. Aslında diğer bir etkende hiç erkek kardeşim olmaması ve babamın beni kendi mesleği ile ilgili potansiyel olarak görmesi beni mesleğime sarılma konusunda itekleyici bir etken oldu ve tatillerimi süratlice değerlendirmek için ciddi bir gayrete girdim , once okuldaki hocalarıma bana çalışacağım deneyim kazanacağım içmimarlık büroları bulmaları konusunda talepte bulundum, tamam dediler ama hiç ses seda çıkmadı , bunun üzerine kendim kolları sıvadım ve bir gün tüm cesaretimi toplayarak Bağdat caddesinin başından sonuna dek Mobilya mağzalarına girerek öğrenci olduğumu ve bedelsiz olarak çalışabileceğimi söyledim , ama malisef kimse yardımcı olmadı , konak civarına geldiğimde bir içmimarlık firması yarın sabah gelmemi söyledi , ertesi gün geldiğimde , kusurabakma diyerek beni bir başka mobilya mağzasına tavsiye etti , aslında benim için çok zor olan bir durumdu ve işimi öğrenmek adına kızıltoprakta bulunan iş yerinde çalıştım , hem müşteri ilişkileri , hemde mobilya çizimlerini ve üretim tekniklerini öğrenmiş oldum , iyiki pes edip geri dönmemişim diye hala düşünürüm.
3 ) Mezun olduktan sonra sektöre girmek adına neler yaptınız ?
Evet yukarıda bahsettiğim gibi iş bulma mücadelem ile artık kapılar daha kolay açılmaya başladı ve yaz tatıllerinde de çalışmaya başaladım , bu sefer daha profosyonel bürolara girerek işi daha iyi öğrenmeye ve çizim ağırlıklı olarak çalışmaya hatta parttime ücret alarak harçlığımı bile çıkarmaya başlamıştım , mezun olana dek 6 yerde çalışma şansım oldu , son sene Dimtaş Aytaç Manço’nun yanında 1,5 yıl çalıştım ve benden memnun olan patronum bana ‘’ Mezun olunca sakın diplomanı Mutfağa asma diye ‘’ tembihte bulundu. Mezun olduktan sonar tekrar babamın kendi işine dönme imkanı yaratmamak için Yüksek lisansa başladım ve yarı zamanlı çalışarak babama muhtaç durumdan kurtulmayı da başardım ve artık kimse beni yönlendirecek birşeyler söyleyemiyorlardı , çünkü mesleğime artık aşık olmuştum ve başarılı olmaktan keyif alıyor , eserler ortaya çıktıkça çok mutlu oluyordum.
4 ) İlk girdiğiniz işte size verilen bir proje de size zorlanyan bir şey oldu mu? Yada bir korkunuz,çekingeniz oldu mu ?
İlk ciddi çalışmam benim için Altınyunus/ Çeşme otel projesi idi , proje için geceli gündüzlü ekip olarak çalışıyorduk ve projeleri aydıngere elde rapido ile çiziyorduk , şimdiki gibi cop/paste olarak değil değişiklikleri jiletle kazıyarak defalarca tekrar düzeltiyorduk. Zaman daraldıkça panic içinde çalışmak hem keyifli hemde adrenalini yükselterek ekip ruhunun güzelliği ile birlikte birşeyler çıkarmak keyif veriyordu , ama okuldaki proje teslimlerinin ne kadar yavaş hazırladığımızı düşünüp iş hayatında çok farklı bir ortam olduğunu ve rekabet ortamı içinde olduğumu da fark etmeye başlamıştım. Sonraki ilk işim ise enteresan olarak gelişti , Yüksek lisans yaparken artık zamanım fazla idi ve deneyim kazanmıştım . Bu işten sonra daha farklı bir iş bakıyordum , ama hiç yeni mezun gibi değildim neredeyse 4 yıllık içmimar deneyimine sahip olmuştum ve iyi bir ücret ile bir mimarlık ofisine girdim , güzel iş alma imkanı olan bir yerdi ve kendimi işe epey kaptırdım , iki kişi olarak başladığım yeni işime çok kısa sürede sayımızı 17 kişiye çıkararak ciddi projeler yapar hale gelmiştik. Ama ilk başlarda aldığım sorumluluk İzmir de bir Lavanten evi restorasyonu ve içimimarı proje ve uygulaması idi , yaşım 21 olmuştu ve ben tek başıma şantiye sorumluluğu almıştım , patronuma bu iş ile ilgili ‘’yapamam ‘’demedim ve tek başıma İzmir’e gittim 118 gün İzmirde kalarak benim için çok zor bir iş olan restorasyon işini başarıyla gerçekleştirdim , yaşımın küçük oluşu ustalar arasında tecrübesiz olarak algılanmasını kendi gayret ve çabalarımla tersine çevirdim ve bana tecrubesiz muamelesi yapamadılar. Artık herşey daha iyi gelişmeye başladı , kendime güvenim gelişti ve yapabileceklerim daha fazla oranda arttı. Eleman olarak girdiğim işyerine 3 yıl sonunda ortaklık teklifi alarak ortak olmuştum.
5 ) Mimarların da dekorasyon yapması iç mimarlar için dezavantajları nelerdir?
Mimarlık eğitimi alanlar , içimimalık mesleğini icra ediyorlar. Ama dekorasyon deyince bu çok farklı birşey , güzel estetik zevke sahip bazı kişilerde bunu yapabilir hale gelebiliryorlar, dergilerden birşeyler seçip ,koltuğunun altında müşterisiyle model , renk beğenerek bunu yapanlarda var ama ben mesleğimizin dekorasyondan daha farklı ve ciddi sorumlukları olduğunu düşünüyorum .
Mimarlar ise mimari bir projeyi çok güzel bir şekilde tasarlıyorlar ve çok zor bir işi başarıyorlar , mimari kabuğu ortaya çıkarmak ve onu insan boyutunda içini ve dışını , arazi eğimlerini tasarlamak ve imalat yapılabilecek hale getirmek zaten baslıbaşına bir ciddi iş ve bir sanat eseri .
İçmimarlık ise tasarlanmış binaların içinde yaşam standartları , mekanın mesajını , iklimlendirmesini , atmosferini ve tüm konforunu düşünen teknik adamdır , üstelik birazda psikolog gibi olmalıdır Müşterinin tüm isteklerini algılayayıp isteklerini kendi mesleki deneyimi ile birleştirebilen kişi olmalıdır. Dolayısı ile içmimarların detayla çok yoğun olarak Ilgilenmesi gereken kişilerdir.
Mimarlara gore avantajları aslında büyüktür , bir mimarın ömrü boyunca tasarlayacağı bina sayısı parmakla sayılacak kadar olabilir , ama o binaların her katını düşünürseniz içmimarların iş alanı ve yenilenme süreçlerinide düşünürsek çok fazla yer yapma şansına sahiptirler.
6 ) İç mimarlık okuyan öğrenciler 1. Sınıftan itibaren neler yapmalıdır ?
Benim en büyük tavsiyem benim izlediğim yol , çok faydasını gördüm .Her fırsatta piyasada çalışma imkanı yaratmaları ve farkındalıklarını arttırabilecekleri imkanları araştırıp bulmalarıdır, genelde 1. Sınıf öğrencisi mesleği çok fazla tanıyamadan okula girmiş oluyor.
7 ) İç mimarlık lisansını tamamlayan öğrencilere ilk olarak neler yapmasını önerirsiniz ?
Bir an once vizyonu iyi , tanınmış , iyi isler yapan bürolara para kazanmak için değil deneyim kazanmak için işe alınmaları konusunda israrcı olmaları ve her işi üşenmeden yapmaları ve işi olmadığında bile sürekli bana işi verin diye sorgulamaları , yoksa unutulup bir kenarda kalarak hiçbirşey öğrenemez olurlar , herşey bizim elimizde kimse bize hazır olarak birşeyleri veremez ..
8 ) Mezun bir iç mimarın çalışma alanında yaşaya bileceği olumsuz etkenler baslıca nelerdir ?
Ücret politikası düşük olduğu için mutsuz olabilirler , bunun için üzülmesinler sabretsinler , işi öğrenmeye başlasınlar.
Fuarları takip etsinler , literature takip etsinler , en önemliside farklı mekanlara girip çıksınlar ve iyi tasarlanmış mekanları inceleyip ben olsam şunu şöyle şöyle yapardım diye eleştirel gözle bakmaya çalışsınlar. Kendilerin Kabul ettirme süreci doğum ve büyüme ile eşdeğerdir , bu süreç sancılı olabilir.
9 )Üniversitemizde iç mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
ben çok iyi deneyimli hocalardan eğitim verildiğini düşünüyorum , Üniversitemiz son dönemlerde aldığı kararlarla çok daha donanımlı hale gelmek için ciddi caba sarfetmektedir , bu öğrenciler için çok ciddi bir çalışmadır , her şey daha iyi , daha iyi bir eğitim içindir , öğrencilerin bu fark edip sabır göstermeleri gerekmektedir.Burada önemli olan öğrencinin yaklaşımıdır , önüne hazır bilgi verilmesini bekleyen öğrenci hiç bir zaman başarılı olma yolunda doğru ilerleyemez , mucadele edip hocasından fazlası ile bilgi almaya çalışan , hocasının arkasından koşan , soru soran öğrenci olamalarını tavsiye ederim. Eleştirilere de açık olmak ve bundan istifade etmek kişiyi geliştirir, yapılan eleştiriler şahsi olarak değil mesleki gelişim olarak algılanmalıdır. Üniversite devam listesine imza atmak asla olmamalı , imza kagıdı peşinde değil bilgi peşinde koşmalıdır ..
10 ) Öğrenciler de gördüğünüz en büyük eksiklik nelerdir? Mesela yanınızda staj yapan öğrencilerden bahseder misiniz ?
Çok çeşitli öğrencilerle çalışma imkanı buluyorum , en çok sevdiklerim , benim işim bitti şimdi ne yapayım diyen veya yapılmasının gerekli olduğu işlerde hemen ben yapabilirim diyen stajyer ile çalışmak daha keyif vericidir.
Üşenmeyen , araştıran kişiler daha hızlı yol alır. Çünkü bizde bu aşamalardan geçtik ve deneyimi bu şekilde sağladık.
11) Son olarak meslektaşlarınıza söylemek istediğiniz genel anlamda tafsiye ve uyarılarınız nelerdir ?
Genel olarak meslek hangi meslek olursa olsun sevilerek yapılan meslekte üstün başarı vardır, sevmek ise emek verdiğiniz şeye karşı daha fazla sevgi artar, emek vermediğiniz her ne ise değeri azdır , sizde mesleğinizi sevmek için emek verin ve sevdikten sonar gerisi zaten çok hızlı bir şekilde gelişir. Farkında olmak ise çok önemli bir meziyettir , farkındalığı yaşakan kişi mesleğinde kimsenin göremediği şeyleri görür ve gerçekleştirir. Yaratıcı olmak ise ise hepsinin başında gelir , o içten gelen bir dürtüdür , doğuştan da olabilir ve güzel olanı budur , ama sonradan da sevgi ile ortaya çıkar ve size çok farklı güzel işelr yapmanıza sebep olur , ben mesleğimi çok ama çok seviyorum ve başardığımı ve başarılı olduğum bu vesile ile inanıyorum . Sizleri ,genç meslektaşlarımı da çok seviyorum , çunkü zaman o kadar çabuk geçiyorki, kimse olduğu yerde kalmıyor , bu gün hocam dediğiniz kişi yarın sizinle grur duyan kişi olması hayal değil , gerçek . Biz gençken imrendiğimiz kişiler yaşlandı ve bizlerde onlar gibi işler yapmaya başladık , şimdi ise sıra size geliyor ve iş potansiyeli ve pasta dilimleri artıyor , herkese yetecek kadar işte var , yeterki işi hakkıyle yapın..
Başarılar diliyor , sevgilerimi tüm genç meslektaşlarıma iletiyorum.
Nursema Öztürk
“TASARIM VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” WORKSHOPLARI 19-25 HAZİRAN’DA
Almanya İçmimarlar Birliği BDIA (Bund Deutscher Innen Architekt) ile Türkiye’den dört üniversitenin gerçekleştireceği “Tasarım Disiplinlerinin Workshop Çalışması” 7. Geleneksel Türk-Alman Akademik çalışmalar kapsamında 19-25 Haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul’da yapılıyor. Türkiye’den Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin katılacağı uluslararası ortak workshop çalışması üniversitelerin kampuslarında yapılacak.
İki ülkeden içmimarların, mimarların, tasarımcıların, akademisyenlerin, Almanya’dan Film Akademesi ile beraber BDIA üyelerinin ve Almanya’nın çeşitli üniversitelerinden yaklaşık 120 kişilik akademisyen, öğrenci ve meslek birliğinden profesyonellerin katılacağı workshoplarda her iki kültür içerisinde tasarımı etkileyen faktörler ele alınacak. Almanya ve Türkiye’de gerçekleşecek etkinliklerin bu yıl ki ana teması “Tasarım ve Sürdürülebilirlik”. Konusu “İstanbul Galata Bölgesi” olacak workshoplarda, “İçmimarlık-mimarlık-grafik-endüstri ürünleri tasarımı bölümlerinin eğitim ve uygulama teknikleri” bir haftalık süreçte karşılıklı olarak incelenecek.
Detaylı Bilgi için:
TEL: +90 216 348 34 27 – 449 17 75
‘’LEMAN ‘’ anlamı ; parlayan ışık demek , annemin adı …
Nursema ise aydınlık gökyüzü,annemin aydınlattığı gökyüzü…
'' Işığın bana yol gösterdi, öğretilerinle Işık içinde oldum – şimdi çocuklarımı aydınlatıyorum , onlar ise dünyayı…’’
Anne tüm dünyada aynıdır aslında. Daima etrafımızdadırlar, daima üzerimize titrerler. Anneler bizi aydınlatıp, sarıp sarmalarken bunun sonraki nesle etkisi mucizevidir. Annem Leman beni aydınlattı, ben ise kızımı… Kızım ise ışığını, dünyaya yaymak üzere toplarken daha şimdiden etrafına ışık saçıyor.. Ben annemin aydınlattığı yolda yürürken şimdi bu yola adımını yeni atan kızım ise bir gün çevresini aydınlatıp faydalı olacağı zamanı bekliyor.
Hayatta hep böyle devam etmez mi zaten? Aydınlatılır, aydınlanırız. Gitgide daha da parlak olan ışık kendinden başka, yepyeni ışıklar yaratır. Ben bu ışığa Alara adını koydum, cennete ki nehir, cenneti aydınlatan bir ışık. Bu aydınlanmanın oluşumu hep çocuk odalarında aldıklarımız, yaptığımız yaramazlıklarımız, annemizin nasihatleri, bazen kızmaları, olaylar karşısındaki tepkileri ama en önemlisi sevgileri ile oluşur.
İşte benim için adeta bir ışık olan sevgi beni aydınlattıkça ben dolarım ve o sevgi ışığımı çocuğuma veririm sanki el vermek gibidir o yüce sevgi ama ilk çıkış noktası herkesin annesi sevgi kaynağı o kocaman ışık kümesi…
Bir cismi ya kendisi ışık yaydığı ya da başka bir cismin ışığını yansıttığı için görebiliriz kendi ürettiği ışığı yayan cisimler,birer ışık kaynağıdır. Işık hayatımızda her şeyi görmemizi, renkleri seçmemizi sağlayan bir nur, bir enerjidir. İnsanların renklerini seçmemize yardımcı olur annemizden aldığımız ışık. Sonra da ışığımızla kimi aydınlatacağımıza karar verir; insanlara, hayata ve mekanlara renk veririz.
Bu tasarım izin verin, sizin de mekanlarınızı aydınlatsın, arzu ederseniz hayatlarınızı renklendirsin. Ben çocuklarımı aydınlattım, siz de çocuklarınızı aydınlatın diye 3 nesil hayat buldu. Hayatınızı; yaşam mekanınızı, huzurunuzu, umudunuzu renklendirin… Gece bir nefes uyandığınızda, masa başında düşüncelere boğulduğunuzda yolunuzu aydınlatsın… İsterseniz hepsini ayırın, isterseniz bir arada kullanın 3 nesil; ışığınız, yol arkadaşınız olsun. Annelerimiz nasıl bizim üzerimize titrediyse birbirinin üzerine titreyen 3 neslin elemanları sizi de sıcacık ışığıyla sarsın.
Tasarımıma yüklediğim anlam ‘’Leman’’ masa lambası; 3 farklı boyutta oluşan iç içe oturup tekbir gövdeden aldığı enerjisi ile ana gövdeden yanar ve 24 milyon ışığı uzaktan kumanda ile renk değiştirebilir, istenirse renkli ışıkları söndürülür ve sadece beyaz ışığı ile masa lambası olur. Bir arada bulunurken değiştirilebilir duruşları sayesinde ortaya çok hoş renk cümbüşleri çıkabilir.
Adeta bir eğilim, linear bir yol, sanki sonsuzluğa uzanan bir sevgi ile sonunda aydınlanma yaşatan 3 nesil, siz ne renkseniz o renk olur. Bizi rahatsız eden ışıklardan farklı,gözünüzü almak yerine hafif, yalnızca yanımızda olup bize hafif aydınlığı ile etrafımızı gösteren bir arkadaş olur.
Bir arada görkemli bir göz ziyafeti yaşatan 3 nesil , dilerseniz ayrılır ve herkes kendi odasında tekli aydınlatma elemanı olarak kullanır. Biçiminin avantajı sayesinde yalnızca birbirinin üzerine örtünen elemanlar olarak değil;yine bir aradayken farklı üçlü ya da ikili kombinasyonlar deneyebilirsiniz.
Mekanınıza katacağı hava ile modern malzemenin; sadelik ile görsel zenginliğin mümkün olduğunun farkına varacak, yolunuza her çıktığında orada olmasından mutluluk duyacağınız bu tasarım enerjisi ile siz de etkileneceksiniz.
Enerjisini ayrı soket adaptörler yardımıyla sağlayan ve bağımsız yanabilen 3 nesil,narin uzanışları ile doğanın bir parçası gibi hafif,gözü yormayan,fazlalık yaratmayan,ay ışığı gibi odanıza süzülecek bir huzur…
‘’LEMAN ‘’ anlamı ; parlayan ışık demek , annemin adı …
'' Işığın bana yol gösterdi, öğretilerinle Işık içinde oldum – şimdi çocuklarımı aydınlatıyorum , onlar ise dünyayı…’’
Annemin bana öğretileri benim için Işık oldu , yolumu aydınlattı, ondan aldığım ışıkla parladım- parıldadım çocuklarımı aydınlattım, onlar bizim ışığımızla aydınlanıyor , yolunu görüyor ve Parlamayı - ışımayı ve çevresine faydalı olabilecek gücü topluyor... Biliyor ki oda bir gün aydınlanıp etrafına faydalı olacak, şimdi ışık topluyor , depolanıyor, zamanını bekliyor..
Öyle değimlidir hayat aydınlanır aydınlatırız , kişiliğimiz, davranışlarımız hep çocuk odalarında aldıklarımız değimlidir, yaramazlıklarımız, annemizin kızmaları , nasihatleri , olaylar karşısındaki tepkileri ..bize hep nasıl davranıp nasıl doğru olacağımız anlatmaz mı? İşte o yuvadan alınan öğretiler hayatımıza şekil verir , Sevgimizi yeteri kadar almadıysak , ömür boyu aramaz mıyız o yüce sevgiyi , kıskançlıklarımız hep o sevgi veya sevgisizlik yüzünden değimlidir? İşte benim için bir ışık olan sevgi beni aydınlattıkça ben dolarım ve o sevgi ışığımı çocuğuma veririm sanki el vermek gibidir o yüce sevgi ama ilk çıkış noktası herkesin annesi sevgi kaynağı o kocaman ışık kümesi…
Tasarımıma yüklediğim anlam ‘’Leman’’ masa lambası ; 3 farklı boyutta oluşan iç içe oturup tekbir gövdeden aldığı enerjisi ile ana gövdeden yanar , ve 24 milyon ışığı uzaktan kumanda ile renk değiştirebilir, istenirse renkli ışıkları söndürülür ve sadece beyaz ışığı ile masa lambası olur.
Bir arada bulunurken duruşlarını değiştirdiğinizde ortaya çok hoş biçimlerle renk cümbüşü oluşur.
İsterseniz hepsini ayırır ve herkes kendi odasına tekli aydınlatma elamanı olarak kullanır, enerjisini ayrı soket adaptörler yardımıyla bağımsız yanabilir. İşte bu kadar çok anlam, fonksiyon bir arada olabilen 3 nesil aydınlatma …
2002 yılında temellerini attığımız ve başlattığımız bu birliktelik iki ülkenin tasarım sinerjisinin genişletmesi ile bu günlere geldi , her geçen yıl büyüyerek gelişmesi bizi daha da heyecanlandırıyor. Bu yılki ana tema olan ‘’Tasarımda geleneksel yenilikler konusu’’ Her iki ülke öğrencilerine ilginç başlıklarla 6 farklı alt başlık ile sunuldu , her grup kendi seçtikleri konular üzerinde gruplara ayrılarak proje yürütücüsü hocaları ile beraber hem araştırma yaptılar hem de atölyelerinde araştırma yaptıkları konuları malzemeleri ile bu kısa zaman diliminde son sergi gününe yetiştirmeye başladılar. Aslında bu çalışmaları 9 yıl önce beraber başlattığımız sn.Prof. Rudoulf Shricker ve Ersin Uğursal üçlüsü olarak ,bizzat kendilerinin katılımları ile gerçekleştirdik ve Sn.Shriker beyin u yılki ani rahatsızlığı sebebi ile kendisi workshoplara katılamadı, bu durum almanyadan beklene katılımın yarıya azalmasına sebep oldu, bir ara Haziran ayında yapacağımız workshopları Eylül ayına ertelemeyi düşündük ama kendisinden gelen yanıtla , programın geleneksel gidişini bozmayalım ve devam kararı alanınca kolları tekrar sıvayarak devam ettik .
Almanya dan katılım sayısı düşmesine rağmen Türkiye den katılan Üniversitelerin sayısında ciddi bir artış oldu ve bu durumda bizi çok memnun etti ve toplam katılımcı sayısı bu olumsuzluklara rağmen 100 kişinin üzerindeydi.
Workshop çalışmalarına başlamadan önce hep bir heyecan ve endişe yaşarız , acaba katılım nasıl olacak , sonuçlar nasıl çıkacak diye, fakat her yıl konular bir binden farklı olsa da son derece güzel sonuçlarla yüzümüzü güldüren çalışmalar çıkmıştı. Bu yılda yapılan çalışmalar birbirinden güzel , kısa sürede yapılmış çalışmalar olarak bir beyin fırtınası şeklinde çıkan sonuçlar oldu.
Genç tasarımcılar bizim hedefimizde olan ve onların ön plana çıkmasını arzu ederek hedeflediğimiz çalışmalar yapan gençler, onların farklı , çağdaş ve özgün bakış açıları olan geleceğin tasarımcıları. Genelde Tasarım alanında okuyan öğrenciler hem Almanya dan hem de Türkiye den katılım beklentimizin üzerinde katılım sağladılar. Almanya dan iki ayrı üniversiteden , Türkiye den 6 üniversite öğrencileri katıldı.
Türkiye de Aydınlatma sektörü Dünya ile aynı anda gelişim göstermekte ancak her zaman olduğu gibi bize sonradan gelmekte ve biz ikinci el konumunda olmaktayız, örneğin led aydınlatmalar Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ekonomik hale gelip kullanılmaya başlandıktan sonra bizde çok pahallı bir standartla başlayıp yavaş yavaş fiyatları düşmeye başlandıkça yaygınlaşmaya başladı, ama en azından yurt dışı fuarlar ve ithal ürünler sayesinde dünyayı bir adım da geriden olsa takip edebiliyoruz, sadece erişimimiz biraz geç oluyor.
Henüz bu konuda biraz ilerleme kaydetme konusunda çok ileri değiliz ama yine de tasarım yapan tasarımcılarımızın hakkını yemeden , onların da yaptığı tasarımları da hatırlamak gerekir. Bu sayı çok değil parmakla sayılacak kadar az diyebiliriz. Bunun en belirgin göstergesi olarak Design Turkey 2010 yarışmasında aydınlatma katogorisinde ürün ile katılan tasarımcı sayısı o kadar azdı ki finale kalan ürün sayısı diğer katogorilere göre sayıca çok daha azdı, bunun da dez avantajı Türkiye deki aydınlatma sektöründe ya ithal kaliteli ürün yada yerli kopya ürünlerin daha sık olması ve tasarımcıları teşvik edici değerleri verememesi.Bunun yanı sıra Yurtdışı aydınlatma fuarlarına değinecek olursak , her türlü tasarımı ve efekti çok çeşitli olarak örneklerine ulaşmak mümkün , henüz Türkiye de ise ithal ürünlerin dışında çok iyi çözümlenmiş detayları mükemmel olarak çokça çeşit bulmak mümkün değil gibi duruyor.
Kendi tasarımlarım içinde sadece bir adet Design Turkey de finale kalan aydınlatma tasarımım var, bu ürün henüz standart seri üretilecek aşamaya gelmesi için çok az bir çalışması daha kaldı. Tasarımım adı ‘’ Leman’’ özelliği ise üç nesli temsil ediyor oluşu ve iç içe geçen üçlü bir sistem olarak çalışıyor, istenirse bir birin den ayrılıyor ve bağımsız tek tek kullanılabiliyor. Ürünün ismide enteresan Leman annemin adı ve anlam olarak Parlayan ışık demek ; Annem beni aydınlattı ben çocuğumu , çocuğum ise dünyayı aydınlatacak mesajını veriyor. Çok severek tasarladığım bu aydınlatma elemanının diğer önemli özelliği 24 milyon ışık ile renk değiştirmesi ve iki farklı aydınlatma özelliğine sahip olması, hem çalışmal lambası olarak, hemde dekoratif sürekli renk değiştiren bir aydınlatma olarak kullnmak mümkün.Bunların yanında henüz üretim aşamasında olan birçok tasarımım var fakat yukarıda da dediğim gibi seri üretim aşaması için iyi bir üretici ve iyi bir Pazar gerekmekte.
Tasarımcı olmamın yanısıra , çok yönlü bir yapım olması , hem akademik anlamda üniversitede hocalık yapıyor olmam , hemde 9 yıldır organizasyonu ile uğraştığım Türk Alman tasarımcılar buluşmasının seneye 10 . yılını daha coşkuyla kutlama gibi bir projemiz var , ama bunların dışında daha ses getirecek yep yeni bir projeden de bahsetmek istyorum ; Kadıköy Yoğurtçu parkta yapılacak ‘’Kadıköy Tasarım Haftası ‘’ projesi ile Anadolu yakasında tasarımı konuşacağımız ve daha sonra uluslararası boyuta taşıyacağımız bu kapsamlı projemden haberdar etmek isterim. Tasarımparkında ise yine sergiler ve alışılmışın dışında tasarım adına düenlenmiş etkinlikler ile Tasarımcıları bir araya getirebilecek projelerimiz devam edecek.
Eski Galata Köprüsü’nde bu yıl beşincisi düzenlenen İstanbul Design Week’de Yüksek İçmimar Nursema Öztürk, Nursema Ozturk Design Studio markasıyla çok özel tasarımlarını sergiledi. Nursema Ozturk Design Studio, tasarım dünyasını bir araya getirerek İstanbul’a yeni bir soluk katan etkinlikte, 'Box', 'Loni', 'Loniss', 'Aries' ve 'Leman' tasarımlarıyla ilgi gördü.
Her türlü mekanda çok farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek tasarımıyla dikkat çeken 'Box', akılcı, basit ama kolay üretilebilir bir tekniğe sahip. 'Box' modülle yola çıkarak, daha fazla modül birleşimleriyle ister bir sehpa, ister bir masa, isterseniz de bir kütüphane yapabilirsiniz. Üstelik 'Box' size kendi tasarımlarınızı yaratma keyfini yaşatıyor.
'Loni' tabure mantığına yeni bir ruh getirirken, 'Loniss' çoklu oturma birimini tabure ile birleştiriyor. Koç burcunun takımyıldızından esinlenilerek tasarlanan masa 'Aries', liderlik-yöneticilik vasfınıza vurgu yaparken, üç nesil aydınlanmayı simgeleyen 'Leman', kuşaklar boyu modernizminize ve ilericiliğinize gönderme yapacak.
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ HABER AJANSI
Geleceğin ofisi için basit akılcı tasarımlar.
KOCAELİ (KOÜHA) -
Eski Galata Köprüsü’nde bu yıl beşincisi düzenlenen İstanbul Design Week’de Yüksek İçmimar Nursema Öztürk, "Nursema Özturk Design Studio" markasıyla tasarımlarını sergiledi.
Tasarım dünyasından birçok önemli ismin ilgi gösterdiği etkinlikte yer alan Box”, “Loni”, “Loniss”, “Aries” ve “Leman” adlı tasarımlar, en çok ilgiyi çekenler arasında yer aldı.
Birçok tasarımın içinden“Box” adlı çalışma, her türlü mekanda çok farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek basit ve kolay üretilebilir bir tekniğe sahipken, bir diğer tasarım olan “Loni” hayata kök salmamızı sağlarken, “Loniss” ile var olmanın mesajına ulaşılıyor.
Koç burcunun takımyıldızından esinlenerek tasarlanan “Aries”, liderlik-yönetici vasfına vurgu yapıyor. Son olarakta “Leman” ismi verilen tasarımda kuşaklar boyu modernizme ve ilericiliğe gönderme yapılıyor
Muhabir: |
Tolga Başiş |
Konsept fikrinin ortaya çıkışı,
Tasarım Parkı / M ve N Mimarlık şirketinin bir şubesi olarak Kadıköy’ün en güzel semptlerinden Yoğurtçuparkının tam karşısında konumlanmıştır. M ve N mimarlık ta yaptığımız ticari mekan ve banka proje ve uygulamaların dışında farklı bir amacı ve işlevi olsun istedik .Tasarımparkı ‘nın konseptini oluştururken farklı bir aamaçla yola çıktık, 300 m2 olan ve 2 kattan oluşan bir tasarım merkezi olmalıydı ve bu merkezde isteyen tasarımcı Tasarımlarını sergileyebilmeli ve serge açılışlarına ev sahipliği yapabilmeliydi ,
Zemin kaplaması naturel beton oluşu , üzerinde sergilenbilecek hertürlü tasarımla bütünleşebilme imkanı sunan bir malzeme ve aaynı zamanda workshop çalışmaları içinde uygun bir malzeme oldu , genelde duvarlarda herhangi bir detay ile farklı bir şey yapmaya çalışmadık , ürün ve eseri geri planda bırakmasın diye . Ama Genelde ağırlık verdiğimiz en ömnemli içmimari malzeme olarak aynayı tercih ettik , mekanımızı daha ferah ve geniş gösterme şansı verdi bize, alt katımızın tavan yüksekli üst kattan daha alçak olması bu mekanda herahlık hisisi yaratmak amacıyla tavana ayna uygulaması yaptık. Tasarımparkı içinde tasarımcılara hitap etmesi amacıyla bir kütüphane ve kitap satışı için bir alan ayırdık, bu alanda kitaplara rahat bakılabilmesi için rahat beyaz masalarımız mevcut.
Sergi ve etkinlik açılışlarında bize hizmet veren alt katımızda bir mutfak bölümümüz var.
Genelde etkinliklerimiz park ile birlikte bütünleştirdiğimizden açılışlarımızda yaklaşık 500 kişiye kadar bir kalabalıkla karşımızdaki parkta açılış yapıyoruz,bu konuda Kadsıköy belediyesi çalışmalarımıza parkı kullanma iznini vererek destek oluyor.
Tüm bunların yanında benim tasarımlarımım da bu mekanda sergileniyor ve aynı zamanda design studio olarak kullanıyoruz ve consept tasarımlar ve ürün tasarımları konusunda çalışmalarımız sürüyor. Mekan genelinde beyaz ve bürürt beton görüntü hakim bir mekan oluşturduğumuz için tasarımlarda daha neşeli ve renkli bir görünüme bürünüyor.
Tasarım kriterleri,
Ofis mekanımızda tasarım kriteri olarak ele aldığımız en önemli etken sadelik , yalınlık, hiçlik , boşluk etkisinı yaratmak oldu , çünkü bu yalınlık içinde ürünlerimiz ve kitaplarımız çok eğlenceli ve renkli görünümler oluşmasına yardımcı oluyor, kitaplarımızı ve kitaplığımızı çok seviyoruz , onlar bize enerji ve sinerji katıyor.. Bu mekana geldipğimizde özellikle alt kata kartonpiyerler ve zeminde karo mozaik kaplama vardı , biz tüm bunları sökerek beyaz ve yalınlık ile mekanı feraflatmak ve etkisini büyütmek istedik.
Fonksiyon çözümlemeleri,
Çalışma alanımızda alışılmış bir çalışma masası düzeni özellikle yok , büyük beyaz bir toplantı masası etrafında arkadaşlarımız rahatlıkla bilgisayarları ile çalışabiliyorlar, bu bizim hoşumuza gidiyor , bazı durumlarda bilgisayarlarımız alıp toplantı mekanı haline hemen dönüştürebiliyopruz , mekanımızın birçok fonksiyona sahip olması ve sürekli esneyebilmesi mekanımızın artıları ..Alt katımızda Uluslar arası workshop çalışmalarında ve eğitim toplantılarında kullanabileceğimiz kocaman masalarımız var.. Genelde Alman ve Türk tasarım öğrencileri ile senede bir kez yaptığımız bu çalışmalarda kim nerede yer bulursa orada çalışıyor ve workshop zamanı bu mekanlar okul gibi oluyor , Tasarımprkımızın karşısındaki park ise nefes almak için hoş bir ortam…
Tasarım parkının çok geniş bir vitrini var bu vitrinde teşhir edilebilecek bir ortam yaratmak için bir platformumuz var , cepheyi yol dan çok güzel bir şekilde gözükebilecek konumda oluşu bize artı sağlıyor.
Tercih edilen ürün özellikleri
Kullandığımız malzemeler doğaya dost malzemeler ve ekolojik olması bizim için çok önemli , özellikle mağzamızda bulunan tüm halojen lambaları yeniden değiştirerek led aydınlatma sistemine geçtik ve enerji tasarrufu sağlamış olduk, zeminde kullandığımız malzeme naturel beton , aynalarımız ise geri dönüşebvilecek malzemeler , kısaca Tasarımparkı doğa ile iç içe ve üztelik aynalarımız sayesinde parkın doğal yeşilliğini içeri taşıyarak biz çalışanları rahatlatıyor hemde ışık yansıması sayesinde bolca gün ışığından yaralanmamızı sağlıyor.
1-Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Çocukluğumdan beri içimde hep var olan resim yeteneğim sayesinde 1984 yılında Marmara Güzel San.Fak. içmimarlık ve end. Tasarımı bölümüne girdim ve 1987 yılında yüksek lisans için Mimar Sinan ıçmimarlık böl. yüksek lisans yaptım. Öğrencilik yıllarımda her yıl mutlaka bir ofiste çalışarak deneyim kazandım, yüksek lisans yaparken part time olarak girdiğim Atölye mimarlıkta girdikten kısa bir süre sonra buraya ortak oldum ve çok başarılı projeler yaparak 9 yıl çalıştım .
Ortaklıktan ayrılır ayrılmaz 1996’da Seattle Üniversitesine devam ettim , hem yabancı dilimi geliştirmek hemde Amerika boyutunda içmiarlık mesleğini araştırmak istedim. Atölye mimarlıktayken 1993‘te ofis mobilyaları üretim tesisi kurduk ve aynı zamanda yüksek lisan tezim olan ofis mobilyaları konusunda ciddi çalışmalar yapma şansı buldum ve yurtdışında imalat ve tasarım adına araştırmalar yaptım. Ortaklıktan ayrıldıktan sonra Amerika dönüşü 1996 ‘da M&N Mimarlık A.Ş.de kurucu ortak olarak Ticari mekan ağırlıklı Proje -Tasarım ve Uygulama alanında kurumsal boyutta çalışmalar yaptım ve halen bu şirkette Yön.kur. başkan yrd cısı olarak çalışmalara devam ediyorum.
Türkiye genelinde 100 ‘ün üzerin alışveriş merkezi , banka ve ticari mekan ağırlık çalışmalarımız devam etmektedir. 2000 yılında ofis tasarımları için kurduğum monofis markası ve hemen akabinde tasarımlarım için oluşturduğum nursemaöztürkdesign markası doğdu.IF Product Design 2008 tasarım yarışmasında binlerce kişi arasında Loni adlı taburem ile finale kaldı. Tasarımın yanısıra Alman içmimarlar Birliği ( BDIA ) Türkiye temsilciliği görevi ile üniversiteler arası tasarım alanında Workshop, konferans ve sergiler düzenliyor ve Tasarım ve İçmimari konularda faaliyetleri yürütüyorum.
2003 yılından beri Beykent ve Maltepe üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak gençlerle bir arada olmaktan ve deneyimlerimi paylaşmaktan mutlu oluyorum.
2-Sizin çok yönlü bir hayatınız var. Kendi tasarımlarınız, üniversite ders verdiğiniz öğrencileriniz ve pek çok tasarımcıyı bir araya topladığınız projeleriniz var. Bunların hepsine birden nasıl yetişiyorsunuz ve nelerden besleniyorsunuz?
Çok yönlü olduğum doğru , hiç bir zaman tek bir konu yada alanla yetinemedim. Farklı alanlarda faal olmaktan keyif alıyorum. Renkli olmak , farklı konularla ilgilenmek ve üretmek beni çok motive ediyor, bu yüzden 10 yıldır üniversitede öğrencillerle olmaktan ve onlarla deneyimlerimi, mesleki tecrübelerimi aktarmak beni enerjik yapıyor. Yakınlarım genelde bu kadar işe nasıl yetiştiğimi soruyorlar, hatta kızım geçenlerde sen sihirli annemisin? diye sorunca çok şarırdım. Güne başlarken kafamda herşeyi planlamaya çalışıyorum, evden çıkana kadar ajandamda yapılacak herşeyi listeleyip
3-İnsanlarda tasarıma olan merak arttıkça, istekler de farklılaşıyor mu?
4-Teknolojideki gelişmeler mimari ve iç mimariyi ne kadar etkiliyor?
5-Türk tasarımcılar artık yurtdışında bilindiği gibi yabancı tasarımcılar da Anadolu motiflerine ilgi gösteriyor. Anadolu motiflerini onlar için bu kadar çekici kılan nedir?
6-Bir tasarımcı olmanın en zevkli tarafı ne?
7-Tasarımlarınızda özellikle tercih ettiğiniz bir malzeme var mı?
8-Nursema Öztürk Design neler yapıyor ve kimlere hitap ediyor?
Her bir tasarımda ayrı Genelde tasarımlarımda mesajın olması beni mutlu eder. Nursema Öztürk tasarımlarına verdiği ruh ile kullanıcıya özgür kullanım olasılıkları sağlıyor. Doğadan gelen çizgiye sahip narin çizgileri ile her ortama uyum sağlayan tasarımları farklılığını mobilya olmanın ötesinde verilen bir nefes ile canlandırıp hayata sunuyor.
9-İç mimaride de moda gibi her sene yeni trendler ortaya çıkıyor mu?
10-2012’de neler öne çıkıyor?
11-Bize Tasarım Parkı’nı anlatır mısınız, hangi amaçla kuruldu ve neler yapıyor?
12-Tasarım Parkı'nın organize ettiği "Taste of IST" isimli etkinlikle Milano’daydınız. Kimler katıldı bu etkinliğe, nasıl tepkiler aldınız?
13-İstanbul sürprizlerle dolu bir şehir ve farklı bir atmosferi var. Yaşadığınız şehirden ilham alıyor musunuz?
14-Genç tasarımcıları ve tasarımcı olmak için yola çıkanları nasıl buluyorsunuz?
İç Mimarlık Öğrencilerimiz Muder Fuarı’na katıldı
Üniversitemiz İç Mimarlık Bölümü öğrencilerimiz 6-10 Mayıs 2009 tarihinde CNR Fuar Merkezi’nde düzenlenen Muder (Mutfak -Banyo ) Fuarı’na katılarak yıl içinde yapmış oldukları projelerini sergiledi.
Fuar kapsamında İç Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Nursema ÖZTÜRK tarafından, “Tasarımda Renk ve Form” konulu çalıştay ve “Türk kültüründe Mutfak ve Banyo” kullanımı konulu konferans düzenlenmiştir.
BASIN BÜLTENİ
Tasarıma Yeni Bir Bakış: TASARIM PARKI
Tasarımla ilgilenen amatör ve profesyonellerin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde bulunduğu ve tasarım adına çalışmaların yapıldığı bir platform olan TASARIM PARKI kapılarını açtı.
Bilgeyle çırağın, hayal kuranla inşa edenin, ihtiyacı olanla çözenin ya da sadece merak edenin. bilgi alışverişinde bulunduğu, keşfe ve katkıya açık bir platform olan TASARIM PARKI, kapılarını açtı.
Tasarımla ilgilenen amatör ve profesyonellerin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde, keşiflerde ve tasarım adına buluştukları bir platform olan Tasarım Parkı’nın kurucusu içmimar/tasarımcı Nursema Öztürk, bu projenin çıkış noktasını “Sanatçılar, tasarım öğrencileri, tasarım alanında çalışan profesyoneller, her daldan teknik bilgiye sahip kişiler, kısaca, tasarımla ilgilenen herkesin bir araya gelip, hayal ve vizyonlarını paylaşabileceği, çözümlere katkıda bulunabileceği, bilgi alışverişiyle işbirliği kurabileceği bir ortam yaratmayı hep istiyordum” şeklinde özetledi. Öztürk, “8 yıl öncesinde Türk ve Alman tasarımcıları bir araya getirip üniversitelerarası workshop çalışmalarında bulunmam beni 20 yıldır yaptığım içmimari çalışmalarım sonucunda yapmak istediğim alana yönlendirdi ve ‘Tasarım Parkı’ fikrini geliştirdim. Buranın gerekli düzeyde eğitim almış, kendine güveni yüksek, dünya kültürleri ve insanlarıyla bağlantı halindeki tasarımcıların yetişmesine katkıda bulunacak bir merkez, bir üs olması en büyük hedefim” dedi.
TASARIM PARKI içinde; hem kütüphane, hem de eğitim seminerlerinin gerçekleştirileceği BİLGİ PARKI’nda Tasarım Yayın Grubu’nun kitaplarına ve sektörel yayınlara ulaşabilme imkanı; kendi dalında uzmanların önderliğinde ATÖLYE PARK’ta teorik bilgileri pratiğe dönüştürebilme imkanı sağlıyor. Tasarım Parkı’nda aynı zamanda tasarımın dokunduğu takı, seramik-heykel, mobilya, ev aksesuarı, aydınlatma, tekstil ürünleri gibi hayatımızı kolaylaştıran her türlü ürün için bilgi, paylaşım, sergileme ve lansman imkanı da veriliyor.
Tasarım Parkı etkinlikleri arasında sergi, workshop, seminer gibi etkinlikler de yer alacak. Bu platform tasarım ve yaratıcılık atmosferinin ön planda olduğu ortam olarak, Türkiye de bir ilk olma özelliği de taşıyor.
Detaylı Bilgi için: TEL: +90 216 348 34 27 – 449 17 75
BASIN BÜLTENİ
İSTANBUL’UN TASARIM PARKI AÇILDI
Tasarımla ilgilenen herkesin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde bulunduğu ve tasarım adına çalışmalar yaptığı platform TASARIM PARKI kapılarını açtı.
Türkiye’de tasarım alanında çalışmalar yapan profesyonel veya amatör herkes için eğitim, uygulama ve tartışma platformu olan TASARIM PARKI, kapılarını 9 Mayıs 2010 Pazar günü “Annem” sergisiyle açtı.
TASARIM PARKI bünyesinde BİLGİ PARKI ve ATÖLYE PARKI’nı da bulundurarak sunduğu ayrıcalığı artırıyor. BİLGİ PARKI ile sektörel araştırmalar ve çalışmalarda kaynak vazifesi de gören TASARIM PARKI’nda Tasarım Yayın Grubu’nun kitaplarına ve sektörel yayınlara ulaşabilme imkanı ziyaretçilere sunuluyor. Ayrıca kendi dalında uzmanların önderliğinde hizmet veren ATÖLYE PARK’ta da teorik bilgiler pratiğe dönüyor. Parkta ayrıca tasarım sonucu ortaya çıkan tüm takı, seramik-heykel, mobilya, ev aksesuarı, aydınlatma, tekstil ürünleri gibi hayatımızı kolaylaştıran her türlü ürün için bilgi, paylaşım, sergileme ve lansman imkanı da veriliyor. Yıl boyu sergilerin, workshopların ve seminerlerin yapılacağı TASARIM PARKI, tasarım ve yaratıcılık atmosferinin ön planda olduğu ortam olarak, Türkiye de bir ilk olma özelliği taşıyor.
TASARIM PARKI ile sanatçıların, tasarım öğrencilerinin, tasarım alanında çalışan profesyonellerin, her daldan teknik bilgiye sahip kişilerin, kısaca tasarımla ilgilenen herkesin bir araya gelip, hayal ve vizyonlarını paylaşabileceği, çözümlere katkıda bulunabileceği, bilgi alışverişiyle işbirliği kurabileceği bir ortam yaratmayı istediğini belirten Tasarım Parkı kurucusu içmimar/tasarımcı Nursema Öztürk, “8 yıl öncesinde Türk ve Alman tasarımcıları bir araya getirip üniversitelerarası workshop çalışmalarında bulunmam beni, 20 yıldır gerçekleştirdiğim içmimari çalışmalarım sonucunda yapmak istediğim alana yönlendirdi. O noktadan “TASARIM PARKI” fikrini geliştirdim. Buranın, gerekli düzeyde eğitim almış, kendine güveni yüksek, dünya kültürleri ve insanlarıyla bağlantı halindeki tasarımcıların yetişmesine katkıda bulunacak bir üs olması en büyük hedefim” dedi.
Detaylı Bilgi için:
TEL: +90 216 348 34 27 – 449 17 75
* “Tasarım ve sürdürebilirlik” Tasarımparkı’nda
* Bir Türk Alman tasarım buluşması…
Türk ve Alman akademisyen, öğrenci ve profesyonellerin bir arada yürüttükleri workshop çalışmalarında ortaya çıkan eserler “Tasarım ve Sürdürebilirlik” ismiyle TASARIMPARKI’nda sergileniyor.
Bir hayal sahnesi, gerçekleşmesi özlenilen, görmek istenilen farklı tasarımların adresi ve bir buluşma merkezi TASARIMPARKI şu günlerde “Tasarım ve Sürdürülebilirlik” konusunda uluslararası workshop çalışmasında ortaya çıkan eserlere ev sahipliği yapıyor. Hayal ve düşlerin kağıt ve maketlerle yarı gerçeğe dönüşmüş halini sunan sergi, 17 farklı çalışma konusuyla fikir projeleri ve düşünceler ile enstelasyon ve göndermeler ile dolu.
Almanya İçmimarlar Birliği BDIA (Bund Deutscher Innen Architekt) ile Türkiye’den beş üniversitenin gerçekleştirdiği “Tasarım Disiplinlerinin Workshop Çalışması” kapsamında ortaya çıkan eserlerden oluşan serginin konusu “İstanbul Galata Bölgesi” oldu. Türkiye’den Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesinin katıldığı uluslararası ortak workshop çalışmalarına Almanya’dan da Film Akademesi ile beraber BDIA üyeleri ve Almanya’nın çeşitli üniversitelerinden yaklaşık 200 kişilik akademisyen, öğrenci ve meslek birliğinden profesyoneller katıldı.
Etkinliğin bu yıl genişleyen workshop konuları, daha önceki yıllarda İçmimarlık olarak belirlenen alanına grafik, endüstri ürünleri tasarımı, tekstil, mimarlık, restorasyon alanları dahil oldu ve farklı temalarla 17 workshop konusu belirlendi.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde işlenen konular: Işık ve ışığın yapısı, yapı ve doku, fotoğraf ve belgeleme, interaktif alan tasarımı konusunda sürdürülebilirlik. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde işlenen konular: Konu ve katılımcılara odaklanma, aydınlatma sistemlerinin keşfi, dokusal/alansal kurallar ve yaşam alanlarımızın kalıcılığı, geleneksel Türk-Alman unsurları ve bunların gelecekte kullanılabilir ürünlere aktarımı, devamlılık ve yaşam alanlarımızı oluşturmadaki yapısal-alansal ilkeler. İstanbul Ticaret Üniversitesi Tasarım ve Mühendislik Fakultesi’nde işlenen konular: Fonksiyon sadece bir bahane, söylem ve sunumlar, Galata bölgesinde açık alan tasarımı. Kadir Has Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde işlenen konular: Haritalama deneyimi, tasarım ve terapi, renk ve malzeme, yeniden halı, tarihi yarımada restorasyon, koruma ve içmimari tasarımı grafik ile desteklemek, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakultesi’nde işlenen konular: Yaşama mekanlarımızda yapısal ve mekansal ilkelerin irdelenmesi ile İstiklal Caddesi’nde bulunan halka açık mekanların harita üzerinde süreklilik ilkesi ile yaşamımıza taşınması.
Daha önce kullanılmış ürünlerin geri dönüşüm mantığıyla tekrar işlenerek tasarım ürünlerine dönüştürüldüğü worksoplarda Galata Bölgesi’nin sokaklarındaki banklardan aydınlatmalara, Galata Bölgesi’nde bulunan motiflerle yapılabilecekler irdelendi. “Tasarım ve Sürdürebilirlik” sergisinde içmimarlığın yanı sıra, endüstri ürünleri tasarımı, grafik tasarım, fotoğraf, mimari ve restorasyon gibi bir çok disiplin bir araya geldi.
Tasarımparkı kurucusu Tasarımcı ve akademisyen Nursema Öztürk genel tasarım stratejilerini, günümüz tasarımında sürdürülebilirlik, yeni teknolojiler ve üretime dair gelişmeler, dünyanın geneline hitap eden kültürel dinamikler ile küreselleşen dünyayı ve yaşanılmışlıkları karakterize eden faktörlerin oluşturduğunu belirtiyor. Öztürk’ün Tasarımparkı’nda sergilenen “Tasarım ve Sürdürülebilirlik Sergisi”ni “Her iki ülkenin tasarım öğrencileri, yaptıkları çalışmanın son gün heyecanı ile saat 19.00’da açılacak sergi için muhteşem bir sinerji ile çalıştılar. Eskizden makete ve hatta 1/1 aydınlatma ve sandalyelere kadar çok anlam yüklü bir ürüne gelen süreci keyifle yaşadılar. Bu, aslında her tasarımın hep bir anlamı ve mesajının olduğunu belirtiyor” şeklinde yorumluyor.
Serginin amacının tasarımda sürdürülebilirliğin tasarıma nasıl bir etkisi olabileceğinin belirlenmesi olduğunu belirten Öztürk, çalışmalarda ekolojik dengenin bozulmasına neden olan malzemelerin geri kazanımla tekrar kullanılmasının irdelendiğini söyledi. Ayrıca büyük bir heyecanla hazırladığı ve sergi açılışına yetiştirdiği ‘’ Türkiye’de ve Almanya’da İçmimarlık eğitimi , uygulama ve politikaları’’ başlıklı kitabı katılımcılara ve üniveristelere ücretsiz olarak dağıtıldı.
“Tasarım ve Sürdürebilirlik” sergisi Eylül ayına kadar İstanbul Kadıköy Semti Yoğurtçu Parkı karşısındaki Tasarımparkın’da açık. Adres; Tasarımparkı, Yoğurtçu çayırı cad. no 22 tel ;0216 3483427 Kadıköy/ İstanbul www.tasarimparki.net
BASIN BÜLTENİ
TASARIM PARKI, 9 Mayıs Pazar Günü saat 16.00 ‘da “ANNEM” Sergisi ile kapılarını Kadıköy’de açıyor!
Tasarımla ilgilenen amatör ve profesyonellerin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde, birlikte keşiflerde ve tasarım adına buluştukları bir pltform olan TASARIM PARKI, “ANNEM” Sergisi ile kapılarını açıyor.
Kadıköy Belediyesi’nin desteklediği TASARIM PARKI’nın ilk sergisi olan “ANNEM” Sergisi 9-31 Mayıs 2010 tarihleri arasında İstanbul’lularla buluşuyor.
Nursema ÖZTÜRK küratörlüğünde, 9 sanatçının katıldığı “ANNEM” Sergisi; sanatın duygusal yanını oluşturan, sanatçı ve annelere yönelik, sanatın farklı kollarından seçilen annelerin bu güzel gününü kutlamak amacıyla hazırlanmıştır. Çiler İNAN, Gülseren SÜDOR, Leman ÖZDİNER, Nuray CENKER, Nurdan YILMAZ ARSLAN, Nursema ÖZTÜRK, Rezzan GANİZ, Şeyda EKENKOL, Teksin ÖZGÜZ’ün eserleriyle renk kattığı sergi için annelik ve sanatçılıklarına dair kısa hikayeleri de yer alıyor.
TASARIM PARKI’nin kurucusu ve “ANNEM” Sergisi’nin küratörü Nursema ÖZTÜRK sergi ile ilgili şunları söyledi: “Onlar birer sanatçı ve yaratıcı, ama herşeyden önce birer anne... Anneler Günü’nde tüm annelerimizi temsilen, annelerin en önemli özelliği olan yaratıcılıkları ön planda olan ve ifade eden annelerimiz. Yapmak istedikleri-umutları ve çocuklarında kendilerinden bir parça buldukları dünyayı yansıtan bir çalışma oldu.”
Sergi, 9-31 Mayıs 2010 tarihleri arasında Kadıköy Yoğurtçu Park karşısında TASARIM PARKI’nda ücretsiz olarak gezilebilir.
Kısaca TASARIM PARKI:
Tasarımla ilgilenen amatör ve profesyonellerin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde, keşiflerde ve tasarım adına buluştukları bir platform.
Geleceğin tasarımlarının en son durak noktası olan tasarım galerisi günümüzün karmaşası ve sorunlarından uzaklaştıran hayatı basitleştiren fikirler, ürünler, eğitimlerin olduğu bir yer. Aynı zamanda hoş sohbetlerin olduğu mis gibi kahve kokusu ile dolu bir ortam
Tasarım Parkı’nda Neler Var?
Bilge ile çırağın buluşma noktası olan Türk Tasarımcı ve sanatçıların ürünlerini sergilemeleri için bir sahne görevi ile tanınmış tasarımcıların ve gençlerin tasarımlarının bulunduğu bir galeri. Aylık söyleşiler ile tasarıma ilgi duyan kişilerin katılacağı bir merkez ve aynı zamanda içinde bir kütüphane özelliğini taşıyan ‘’Bilgi Parkı’’ ile sanat ve Tasarım disiplinlerinin buluşma noktası. Tasarımın dokunduğu takı, seramik- heykel , mobilya, ev aksesuarı, aydınlatma, tekstil ürünleri gibi hayatımızı kolaylaştıran her türlü ürün için bilgi, paylaşım, sergileme, lansman imkanı veriliyor.
Nursema ÖZTÜRK kimdir?
Marmara Güzel San.Fak. ve Mimar Sinan Üni. End.Tas. ve İçmimarlık Böl. lisans ve yüksek lisans yaptı. 1996’da Seattle Üniversitesine devam etti ve Paris’ te bir dönem staj yaptı.
1993‘te ofis mobilyaları üretim tesisi kurdu.1996 ‘da M&N Mimarlık A.Ş.de kurucu ortak olarak Ticari mekan ağırlıklı Proje -Tasarım ve Uygulama alanında kurumsal boyutta çalışmalar yaptı. 2000 yılında ofis tasarımları için Monofis markasını, 2003 yılında nursemaöztürkdesign markasını oluşturdu. IF Product Design 2008 tasarım yarışmasında LONİ adlı taburesi ile finale kaldı. 2010 yılında Tasarım Parkı’nı kurdu.
2002’den itibaren Beykent ve Maltepe Üniversitelerinde “Mobilya ve İçmimarlık” dersleri vermektedir. 2003 yılından beri Alman İçmimarlar Birliği ( BDIA ) Türkiye temsilciliği görevi ile üniversiteler arası tasarım alanında workshop, konferans ve sergiler düzenlemekte, Tasarım ve İçmimari konularda çalışmalar yürütmektedir.
Tasarım Parkı ;
Yoğurtçu çayırı cad. No ;22 Moda -Kadıköy (Yoğurtçu parkı karşısı)
Tel; 0216 348 34 27 – 449 17 75
info@tasarimparki.net
Detaylı Bilgi için: www.tasarımparki.net
BASIN BÜLTENİ
Tasarıma Yeni Bir Bakış: TASARIM PARKI
Tasarımla ilgilenen amatör ve profesyonellerin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde ve tasarım adına çalışmaların yapıldığı bir platform olan TASARIM PARKI kapılarını açtı.
Bilgeyle çırağın, hayal kuranla inşa edenin, ihtiyacı olanla çözenin ya da sadece merak edenin. bilgi alışverişinde bulunduğu, keşfe ve katkıya açık bir platform olan TASARIM PARKI, kapılarını açtı.
Tasarımla ilgilenen amatör ve profesyonellerin bir araya geldiği, bilgi alışverişinde, keşiflerde ve tasarım adına buluştukları bir platform.
Tasarım Parkı kurucusu içmimar/ tasarımcı Nursema Öztürk, bu projenin çıkış noktasını şöyle özetliyor; Sanatçılar, tasarım öğrencileri, tasarım alanında çalışan profesyoneller, her daldan teknik bilgiye sahip kişiler, kısaca, tasarımla ilgilenen herkesin bir araya gelip, hayal ve vizyonlarını paylaşabileceği, çözümlere katkıda bulunabileceği, bilgi alışverişiyle işbirliği kurabileceği bir ortam yaratmayı hep istiyordum. 8 yıl öncesinde Türk ve Alman tasarımcıları bir araya getirip üniversitelerarası workshop çalışmalarında bulunmam beni 20 yıldır yaptığım içmimari çalışmalarım sonucunda yapmak istediğim Alana yönlendirdi ve ‘’Tasarım Parkı’’ fikrini geliştirdim. Burada gerekli düzeyde eğitim almış, kendine güveni yüksek, dünya kültürleri ve insanlarıyla bağlantı halindeki tasarımcıların yetişmesine katkıda bulunacak bir merkez, bir üs olması en büyük hedefim.
TASARIM PARKI içinde ; hem kütüphane, hem de eğitim seminerlerinin gerçekleştirileceği BİLGİ PARKI’nda Tasarım Yayın Grubu’nun kitaplarına ve sektörel yayınlara ulaşabilme imkanı; kendi dalında uzmanların önderliğinde ATÖLYE PARK’ta teorik bilgileri pratiğe dönüştürebilme imkanı bulunuyor. Tasarım Parkı’nda aynı zamanda tasarımın dokunduğu takı, seramik-heykel, mobilya, ev aksesuarı, aydınlatma, tekstil ürünleri gibi hayatımızı kolaylaştıran her türlü ürün için bilgi, paylaşım, sergileme ve lansman imkanı da veriliyor.
Tasarım Parkı etkinlikleri arasında sergi. Workshop. Seminer…… gibi değişik etkinler yer alacak. Bu platform tasarım ve yaratıcılık atmosferinin ön planda olduğu ortam olarak, Türkiye de bir ilk olma özelliği de taşıyor.
Detaylı Bilgi için: TEL: +90 216 348 34 27 – 449 17 75